DYATLOV GEÇİDİ VAKASI - RD Gündem - Bilim, Teknoloji, Gizem, Pranormal Haberler

Son Dakika

12 Nisan 2023 Çarşamba

DYATLOV GEÇİDİ VAKASI


 

DYATLOV GEÇİDİ VAKASI...


Dünya üzerinde sebebi halen açıklanamamış garip olaylardan en gizemlisi de 2 Şubat 1959 yılında gerçekleşmişti. Hiçbir gezinin sonu bu kadar feci olmamıştı. 

Hiçbir gezi ardında bu kadar gizem bırakmamıştı. 63 yıl önce 9 dağcı kendilerini bekleyen dehşet sonu bilmeden hayatlarının son gezisine çıktılar. 

Ardında bırakacakları gizemin 63 yıl boyunca çözülemeyecek kadar dehşet olabileceğini nereden bilebilirlerdi ki? 

Gizemi, 63 yıldır pek çok komplo teorisine ilham kaynağı olan Dyatlov Geçidi vakası 27 Ocak 1959'da Sovyetler Birliği'nde Ural Politeknik Enstitüsü'nden 9 kişilik bir öğrenci ekibinin Ural Dağları'nın kuzeyine bir keşif için yola koyulmasıyla başladı. 

Gençlerin Listesi Igor Alekseieviç Dyatlov, grup lideri olan Dyatlov Zinaida Alekseevna Koimogorova Lyudmila Alexandrovna Dubinina Alexander Sergeieviç Kolevatov Rüstem Viladimiroviç Slobodin Yuri Alexeieviç Krivonişenko Yuri Nikolaieviç Doroşenko Nicolai Viladimiroviç Thibeaux-Brinolles Semyon Alexandroviç Zolotarev Başta 10 kişilik olan grup Yuri Yudin'in ayağını burktuğu ve hastalandığı için vijay'da geziye son verip geri dönmesiyle 2'si kadın, 7'si erkek olmak üzere 9 kişiye inmişti. 

Yuri Yudin'in siyatik sinirleri daha fazla yürümesine izin vermiyordu. 

Yudin, eşyalarını grubun diğer üyelerine dağıtıp evine geri döndü. 

Yudin bu duruma çok üzülmüştü. 

Ama belki de hayatındaki en büyük şansını geziye katılmamış olmakla kullandığını henüz bilmiyordu. 28 Ocak tarihinde başlangıç noktasına ulaşan gençler için ilk birkaç gün oldukça normal geçti. 

Zaten o günlerde çekilmiş fotoğraflar ne kadar mutlu olduklarını gözler önüne seriyordu. 

Hepsi birkaç gün sonra başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde gülüyor ve eğleniyordu. Üç hafta sürmesi planlanan gezinin önderi olan Igor Dyatlov'du. (Dyatlov Geçidi'nin ismi de grubun lideri olan Igor Dyatlov'un soyadından ötürü verilmişti.) Igor, 12 Şubat'ta geziyi tamamladıktan sonra şehirdeki bir spor kulübüne mesaj gönderme sözü vermişti. 

Mesaj gelmediğinde başta kimse paniğe kapılmadı. 

Çünkü daha önce de kötü hava şartları nedeniyle geç döndükleri olmuştu. 

Hedefleri Gora Otorten Dağı'na ulaşmak olan grup yerel Mansice dilinde "Ölüm Dağı" anlamına gelen Kholat Syakhl Dağı'nın dondurucu yamaçlarında 2 Şubat 1959 gecesi gizemi asla çözülemeyen şeyler yaşadılar. 

Gruptan uzun süre haber alınamayınca ordu ve helikopter desteğiyle arama kurtarma çalışmaları başlatıldı. 

Sonunda kamp alanı bulunsa da kamp alanında dağcılar yoktu, sadece parçalanmış bir çadır ve dağcıların eşyaları vardı. 

Çadırın etrafında inceleme yapılmaya başlandı. İncelemelerde dağcıların ayak izleri tespit edilmiş ve izleri sürülmeye başlanmıştı. 

Araştırma derinleştikçe araştırmacılarının ve bölge sakinlerinin kanını donduracak detaylar gün yüzüne çıkıyordu. 

Çadırın etrafında yapılan araştırmada şok bir detay ile karşı karşıya kalmışlardı. 

Dağcılar çadırı içerden yırtmıştı ve gecenin karanlığında botlarını dahi almadan çadırdan kaçarak çorapla karın üzerinde koşmuşlardı. 

Dondurucu soğukta çadırı içten yırtıp kaçacakları kadar ne olmuş olabilirdi? 

Bu birbirinden deneyimli dağcılar neden çadırlarından donanımsız bir şekilde ayakkabı bile giymeden kaçmıştı?  

Gece -30 derecelerde dağcıları o denli korkutan ve botsuz karda koşmalarına neden olacak ne yaşanmıştı? 

Kurtarma ekipleri artık dağcıların cesetlerini bulmak ümidiyle ormanlık alana yönelmişlerdi. 

Kamptan 500 metre ileride sedir ağacının dibinde dağcılardan Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun cansız bedenlerine ulaştılar. 

Ancak bulunduklarında üzerlerinde hiçbir kıyafetleri yoktu, her ikisi de çırılçıplaktı. 

Bu iki kişi sedir ağacının dallarını toplayarak ateş yakmış ve ısınmaya çalışmışlardı. 

Dağcıların üzerlerindeki elbiseler alınmıştı. 

Daha sonra anlaşıldı ki sağ kalan dağcılar arkadaşlarına ulaştıklarında ölmüş olduklarını görerek onların giysilerini giymişlerdi. 

Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun cansız bedenleri Araştırmacılar, sedir ağacı ile kamp arasında üç cesede daha ulaştılar. 

Olayın yaşanmasının ardından üç dağcının kampa dönmek için yolda ayrı ayrı hayatlarını kaybettikleri saptandı. 

Bu üç dağcı ekibin lideri Igor Dyatlov, Zina Kolmogorava ve Rüstem Slobodin’di. 

Dyatlov vakasında bulunan cesetler Diğer dört gencin cesetlerine ulaşmak ise iki aydan daha uzun sürmüştü. 4 Mayıs’ta sedir ağacından 75 metre uzaklıkta dört dağcının daha cesetleri bulundu.  

Bulunan cesetler o kadar korkunçtu ki cesedi bulan araştırma ekibi bu görüntünün şokunu atlatabilmek için buzlu bir fıçıya girdiğini söylüyordu. 

Çünkü cesetlerden Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı yokmuş ve kaburgalarında da kırıklar varmış. Zolotarev’in de kaburgalarındaki kırıklar tespit edilmiş. 

İlginçtir ki kaburgalarında kırıklar tespit edilen iki cesette de dışardan bir darbe izine rastlanmamıştı. 

Yani cesetlerden ikisinin kafatasında; diğer iki tanesinin ise kaburgalarında kırıklar bulunmuş olmasına rağmen yapılan incelemelerde hiçbir darbeye ya da şiddete maruz kalmadıkları tespit edilmişti. Bu çok ilginçti.

Ama daha çok daha ilginci vardı. 

Sonradan yapılan incelemede, elbiselerin üzerinde radyasyon kalıntılarına rastlanmıştı. 

Olayın şaşırtıcı başka bir detayı ise, Rüstem Slobodin’in donma anındaki şekliydi. 

Slobodin’in yanağı ve dudağı şişmiş ve darp edildiği anlaşılmıştı. 

Ayrıca Slobodin’in midesini tutarak sırtını dönmesi de darbe almaya devam ettiğini ve boğuşma izleri olduğunun düşüncesini ortaya koyuyordu. 

Akıllara gelen ilk soru şu olmuştur, “Rüstem Slobodin, o gece arkadaşı öldükten sonra kiminle boğuşmuş olabilirdi?

” Çünkü yapılan incelemelerde çevrede hiçbir ayak izine rastlanmamıştı. 

Bütün bunlara rağmen cesetlerin travmaya uğrayan kısımlarının dış yüzeylerinde yani cesetlerin üzerlerinde yaralanma belirtileri bulunamamıştı. 

Cesetlerdeki tahribat, araba çarpmasına benzetilmesine rağmen, yara izlerinin oluşmaması, hadisenin esrarengizliğini iyice arttırıyordu. Peki bu gençlere ne olmuştu? 

Yaşanan olaylar Koca ayaktan, uzaylılara ve gizli askeri deneylere kadar çok sayıda komplo teorisine neden olmuştu. 

Koca Ayak Teorisi Kameralara yansıyan Kocaya Ayak'a benzeyen varlık Dağcıların, daha çok karlı dağlık bölgelerde yaşadıkları söylenen ve kar canavarları olarak nitelendirilen Yetiler yani Koca Ayakların saldırısına uğradığına inanan birçok insan olsa da çalışmaların ardından olay yerinde dağcılardan başka hiçbir insan türü canlının ayak izlerine rastlanmamış olması bu teoriyi de çürütmekte. 

Ancak dağcılardan birinin kamerasında bulunan bir fotoğrafta Yeti'ye benzeyen bir yaratık görülüyor. Fakat bu da sonradan devletin suçu koca ayaklara atmak için düzenlediği bir komplo olabilirdi. 

Çünkü bazı teorilerde katilin bizzat devlet olduğuna da inanılıyordu. 

Bazı insanlar hükümetin otopsi raporlarını sakladığına ve bu ölümlerden hükümetin sorumlu olduğuna inandı. 

Çünkü olay yerinde dört kamera bulunmuş ve olay yerinden kaçan dokuz dağcıdan sadece Semyan Zolotarev kamerasını yanına almıştı. 

Ne gariptir ki bu kamera kayıtları kimseyle paylaşılmamıştı. 

Ayrıca, grubun genel bir günlüğü olduğu gibi, Yuri Doroşenko da özel bir günlük tutuyordu. 9 kişilik ekipteki herkes kendince günlük tutuyor, minik notlar alıyordu. 

Fakat incelemelerde bunlara da ulaşılamamıştı. 

Olayın hemen ardından Rus makamları inceleme başlatsa da cesetler üzerinde yapılan otopsi işlemlerinde net bir sonuca ulaşılamadı. 

Adli tıp uzmanları, beş cesedin hipotermi ile (yani soğuk etkisi ile donarak) öldüğünü açıkladı. 

Ancak dosya, ölüm sebeplerine “zorlu doğal güç” yazılarak çözülmeden gizli bir şekilde rafa kaldırılmıştı.  

İddiaya göre dağcılar o bölgede, ulusal güvenliği ilgilendiren ve görmemeleri gereken bir olaya şahit oldukları için Sovyetler Birliği'nin istihbarat ve gizli servisi olan KGB tarafından öldürülmüşlerdi. 

Yani ekip bölgede devletin gizli bir deneyine şahit olmuş ve bu sebepten ötürü öldürülmüştü. 

Hükümetin olayın üstünü örtme çabalarının olması ekibin gizli bir deneye şahit oldukları için öldürülmüş olabileceğini akla getiriyordu. 

Sverdlovsk'ta Tatyana, grubun lideri olan abisi Igor'un cenaze törenine katılmadı. 

Ailesi, onun için çok travmatik olabileceğini düşünmüştü. 

Tatyana "Sonrasında tabuttaki halinin fotoğrafını gördüm. 

Korkunçtu. 

Eski halinden eser yoktu" diyor ve ekliyor: 

"Annem onu sadece dişlerinin arasındaki boşluk sayesinde tanıyabilmiş. 

Saçı grileşmişti.

"Tatyana gençlerin ailelerinin, bu ölümlerin arkasında ordunun olduğuna inandığını da aktarıyor. 

"Orada ne olduğunu söyleyebilmek zor. 

Ama ailelere 'Gerçeği asla öğrenemeyeceksiniz, bu yüzden soru sormayı bırakın' dediler. 

Ne yapabilirdik? 

Unutmayın, o günlerde çenenizi kapatmanız söylenirse susardınız.

" Dağcılar o bölgede görmemeleri gereken bir uygulama veya deneye tanık olmuş olabilirler miydi? 

Rus Hükümeti bunu yalanlamasına rağmen olay gecesinin resimleri ve videoları paylaşılmamıştı. 

Telefonun, GPRS ve diğer elektronik aletlerin etkisiz kaldığı bu dağda bulunan fotoğraf makineleri ve kameraların Ruslar tarafından rehin alınması ortada bir gariplik olduğunu açıkça belli ediyordu tabii ki. 

Fakat devletin sakladığı şey deney değil de uzaylılar ile ilgili olabilir miydi? 

Uzaylı Teorisi Olay yerinde bulunan metal parçası Bazıları uzaylıları suçluyordu. 

Çünkü iddiaya göre vakanın gerçekleştiği zamanlarda gökyüzünde garip ışıklar görülmüştü. 

Olay yerinde bir de garip bir metal parçası bulunmuştu ve dağcılardan bazılarının kıyafetlerinde radyasyon izlerinin olması bu katliamı uzaylıların yapacağı şüphesini doğurmuştu.  

Olay yerinde harici bir ayak izine rastlanmaması ve cesetlerde görülen tahribata rağmen yara izlerinin oluşmaması durumu uzaylılara ait bir teknoloji olabileceğini düşündürüyordu. 

Yani bulunan cesetlerde çok sayıda kırıklar olmasına rağmen, yapılan otopside herhangi bir darbe izine rastlanmamıştı. 

Mesela Rüstem Slobodin'in ilk otopsisinde, dudağının ve yüzünün sol yarısında şişlik olduğu tespit edilir. İç organlarında ise oldukça şiddetli bir darbeye bağlı zedelenmeler vardır. 

Slobodin, midesine kramp girmiş gibi kıvrılmıştır. 

Cesedin bulunduğu pozisyonu inceleyen araştırmacılar, Slobodin'in bir şeyle mücadele etmiş olabileceğini düşünürler. 

Ancak vücudunun dış yüzeyinde bu mücadeleye ve maruz kaldığı şiddetli darbeye dair bir iz bulunamaz. 

Yuri Krivonişenko'nun ise burnunun bir kısmı kesiktir. 

Bulunan cesetlerde göz, dil vb. kayıp organlar vardır. 

Cesetler üzerindeki organların kaybolmasıyla ilgili olan kesiklerin ise oldukça temiz bir şekilde yapılmış olmasına bir açıklama getirilememiştir. 

Bu bağlamda bu insanlara bu tahribatı veren şey insanüstü bir enerji olabilirdi. 

Çünkü yara ve darbe izi bırakmadan bu tahribatı yapabilecek şey hayvan veya insan değil ancak uzaylılar veya evrendeki başka kötü bir enerji olabilirdi. 

Ayrıca Yuri Krivonişenko'ya ait olduğu iddia edilen bu fotoğrafta hareketli ve ışıklar saçan bir nesne olduğu fark ediliyor. Fotoğrafın olaydan biraz önce çekilmiş olması muhtemel olabilir. 

Travmatik Hipotermi Teorisi 1990 senesine gelindiğinde Rusya’nın yeniden yapılanması ile birlikte sır perdesi tekrar aralanmaya çalışılmış arşivden çıkarılan olay tekrardan araştırılmaya başlanmıştı. 

Fakat genç dağcıların yakınları aldıkları cevaplardan hiç tatmin olmamışlardı. 

Çünkü aldıkları cevap çok gülünçti.  

“travmatik hipotermi” Hipotermi genellikle soğuk havaya maruz kalma veya soğuk suya dalmadan kaynaklanır. 

Vücudun en hızlı kapasitede üretebildiği ısıdan çok daha hızlı şekilde ısı kaybedilmesi sonucunda vücut sıcaklığında ciddi şekilde azalma görülen ve acil şekilde müdahale edilmediği takdirde ölüme neden olabilen oldukça tehlikeli bir durumdur. 

Olayla ilgili en önemli bilgi kaynağı olan Yuri Yudin, arkadaşlarının ne kadar cesur olduklarını ve donarak ölecek kadar sıradan dağcılar olmadıklarını üstüne basa basa ifade etmiştir. 

Bazı bilim insanları, hipotermiden ölen kişilerde yanma hissinden dolayı “paradoksik soyunma” vakasına rastlandığını belirtip çıplak cesetleri buna bağladı. 

Bazı araştırmacılar, çığ düşmüş olabileceğini ve dağcıların çığdan kaçmak için o şekilde çadırı terk etmiş olabilecekleri tezini ortaya attı.  

Fakat çığ fikri en uzak ihtimal görünüyordu çünkü bununla çelişen pek çok delil mevcuttu. 

Öncelikle kurtarma ekibi olayın gerçekleştiği yerde bir çığa dair hiçbir kanıt bulamamıştı ve yamacın açısı sıradan bir çığ için yeterince dik değildi. 

İnsanların gözünün dilinin kopmasının hipotermi ve çığla ne alakası var diye sormak isterseniz sormayın çünkü kendileri de bilmiyor.  

 Mansi Halkı

Ölümlerden hemen sonra gözler bölgede yaşayan Mansi halkına çevrilmişti. 

Dağcıların bölgede yaşayan yerel Mansi halklarının saldırısına uğramış olabilecekleri iddia edildi. 

Rusya'da yaşayan 45 yerli halktan biri olan Mansiler, yüzlerce yıl boyunca avlanarak, balık tutarak ve rengeyiği çobanlığı yaparak hayatta kalmıştı. 

Konu ile ilgili 2015'te yayımlanan bir kitap, Mansi avcıların şaman ritüellerinde kullanılan sihirli mantarlardan yiyip halüsinatif etki altında olduklarını, öğrencilerin kutsal Mansi topraklarına girdiklerini görünce çıldırmışçasına saldırdıklarını iddia ediyor. 

Valeri Anyamov Halkın içinden biri olan Valeri Anyamov bu tür teorilerin gerçeği yansıtmadığını belirterek o dönemde yaşanan olaylar ile ilgili şu sözleri söylemişti: 

“Sovyet savcıları biz Mansilerin onları öldürmüş olduğumuzu düşünmeye başladıktan sonra çevremizden çok sayıda kişi tutuklandı. 

Artık aramızda olmayan köylü bir kadın, gizli polisin kendilerine işkence ettiğini anlatıyordu. 

Doğru mudur bilmem ama haftalarca sorgulanmışlardı." 

"Halkımızdan biri suç işlemiş olsaydı hepimizi cezaevine atarlardı, çünkü o zamanlar daha zalimdi devlet. 

O günlerde insanlar dava veya soruşturma bile olmadan ölüm mangası tarafından infaz ediliyordu. 

Uğursuz mekanlar veya negatif enerjili alanlar ise ana akım medya tarafından uydurulmuştu.

'' Valeri'nin 80 yaşındaki annesi Sanka Valeri'nin 80 yaşındaki annesi Sanka o dönemden bugüne hayatta kalmış az sayıda köylüden biriymiş. 

Sanka Şubat 1959'da bir akşam odun toplarken gökyüzünde sıra dışı bir şey gördüğünü hatırlıyor. "Ormandan geri dönerken karşımızdaki köyü görmeye başlamıştım" diyor ve ekliyor: 

"O sırada gökyüzünde parlak, yanan bir nesne ortaya çıktı. 

Önü daha geniş, arkası dar ve bir kuyruğu vardı. Uçarken üstünden kıvılcımlar düşüyordu.

" Belki bir kuyrukluyıldızdı, fakat Sanka bunu gören köydeki yaşlıların bunun kötü şans getireceğini söylediğini hatırlıyor. 

Olay ile ilgili birçok dilde kitaplar yazıldı. Filmler ve belgeseller çekildi. 

Hatta bir de Polonya yapımı bir video oyunu yapıldı. 

Hemen hemen 75 farklı teori üretilen Şeytan Geçidi olarak da adlandırılan 'Dyatlov Geçidi' dosyası dönem dönem dünyanın dört bir yanından araştırmacılar tarafından açılsa da birçok sitede veya videoda erişim alabilmek için ''gizemi çözüldü'' gibi başlıklar atılsa da bugüne dek yapılmış tüm çalışmalar sonuçsuz kaldı. 

Olayın birinci tanığı olarak bilinen ekibini bileği burkulduktan sonra terk etmek zorunda kalan dağcı Yuri Yudin hayatı boyunca psikolojik destek almak zorunda da kaldığını belirterek arkadaşlarının ölümünden sonra bütün ömrü boyunca arkadaşlarını rüyasında gördüğü söyledi. 

Arkadaşlarına ne olduğunu öğrenemeden 27 Nisan 2013 tarihinde hayata gözlerini yuman Yuri'nin olayın ardından söylediği söz, Dyatlov Geçidi'nin ne denli gizemli olduğunu gösteren efsane bir söz olarak akıllarda kaldı. 

“Hayatım boyunca Tanrı'ya bir soru sormak hakkım olsaydı, o’da “o gece arkadaşlarıma ne oldu?'' sorusu olurdu.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yardımcı olabiliriz?